1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. Nuşirevan'a bir baykuş yeter, bize Allah, kitap, peygamber yetmez!
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Nuşirevan'a bir baykuş yeter, bize Allah, kitap, peygamber yetmez!

A+A-

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu yıllar İran Şahı’dır Nuşirevan.

Sonradan görme, sonradan olma bir şah değildir.

Zerdüştlük’ten ateşe tapmaya varan, Mezdek’in komin hayatını din gibi sunduğu, evli, kardeş ayırımı yapılmadan herkesin herkesle yatıp kalktığı ahlaksız bir halkın hükümdarıdır.

Bırakın kendisine laf söylemeyi, yan bakanı bile darağacında rahatlatan zalim bir hükümdardır.

Hz. Ömer’in adaletine temel atan adamı da bir veziri kendine getirir.

Avlanmaya çıkar Nuşirevan, yorgunluğunu atmak için bir dere kenarında dinlenir. Askerlerin korumasında yanında sadece veziri vardır.

Derede akan su sesine, baykuşların şakıması eşlik eder.

Başını çevirir, iki baykuşun bir ağaç dalında cilveleşmesine, şakımasına hayretle bakar. Biraz da muzip bir tebessüm yayılır dudaklarına, vezirine, “Şu kuşların dilini bilseydik de, ne konuştuklarını anlasaydık” der.

Vezir yılların birikmişini söylemek için fırsat kollamaktadır, yanlış anlaşıldığında kellesinin gideceğini bilmektedir, yine de duramaz, “Ben onların dilini biliyorum, müsaadeniz olur ve bağışlarsanız size ne konuştuklarını söyleyebilirim Şahım” der.

Nuşirevan kendisinden bir can güvencesi istendiğini anlar, “Ne söylersen söyle seni bağışlayacağım, anlat bakalım ne konuştuklarını” der, O da bilmektedir konuşmalara vezirinin anlamlar yükleyeceğini.

Vezir, “Baykuşlardan biri diğerinden oğluna kızını istedi. O da, ‘Çocuklarımızın mesut, mutlu yaşayabileceği bir virane isterim oğlan babası olarak senden” dedi. Diğeri de, ‘Başımızda Nuşirevan gibi bir hükümdar olduktan sonra ben bir değil on virane bulurum onlara’ dedi” diyor.

Vezir baykuşlar üzerinden diyor ki;

Ey Şah! Sen zevk-ü sefa içinde yaşarken, av peşinde koşarken, memleket virane olmuş görmüyor musun?

Nuşirevan ava gidiyor, bir sözle kendisi avlanıyor.

O günden itibaren hayatı değişiyor.

İran’da yaşayan ne kadar alim, bilge, aydın varsa topluyor huzuruna, hepsini aklına ortak ediyor. Hepsinden kanun maddeleri yazmasını istiyor.

Halk gibi yaşıyor, bütün halkın hizmetine koşuyor, halkla arasındaki duvarları yıkıyor. Saray herkesin evi oluyor, kaldığı konağın duvarına bir çan astırıyor, ucundan aşağıya sarkan da bir ip. Kendisiyle konuşmak isteyen kimseyi aracı kılmadan kim konuşmak istiyorsa çekiyor ipi, çan sesine Şah çıkıyor, geleni buyur ediyor, dinliyor hiçbir ayrım yapmadan.

Gün geliyor, yatağa düşüyor. Yaşlı bedeninde takat kalmıyor. Yanındakilere, “Benim derdimin dermanı baykuş etidir, ormanda, dağda, koruda, bahçede yaşayan bir baykuş değil, viranede yaşayan bir baykuş getirin bana” diyor.

İran baştan sona, şehir şehir, köy köy dolaşılıyor. Gelen eli boş dönüyor. Huzuruna çıkan, “İran’da bir tane virane bulamadık Şahım” diyor.

İran Şahı Nuşirevan, “Gönül rahatlığıyla ölebilirim” diyor, kapatıyor gözlerini.

İran Şahı Nuşirevan’a bir baykuş yetiyor, bizimkilere Allah, kitap, peygamber yetmiyor.

Üstad Necip Fazıl, Başvekil Adnan Menderes için “Yollar yapan, yolunu bulamayan adam” demişti. Bizim durumumuz daha vahim; “Yollar yapan, yoldan çıkan adamlar” denilecek duruma geldik.

Biz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a inandığımız için oy verdik, inandığımız için yanında yer aldık, bugün alternatifi olmadığı için oy verilecek duruma geldiyse, bunu birilerinin kendine hatırlatması gerekiyor.

Bizim derdimiz devleti yönetmek olamaz, ahlakı iktidara taşımak olmalıdır. Birçok ahlaksız insan devletin en üst makamlarını, halkımızı yöneten makamları işgal ediyor, FETÖ’nün ayak takımına cezalar yağdırılıyor, elebaşları Beştepe’ye kadar taşınıyor! 14.10.2018

Ey ateşe tapan halkın hükümdarı ruhun şad olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar