1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. Bir avuçtuk biz iktidar olduk, sonra bir avuç da kalmadık!
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir avuçtuk biz iktidar olduk, sonra bir avuç da kalmadık!

A+A-

1994 Yılında Çerağ Edebiyat Dergisi’nde yayınladığım “Köklerim Derinde ve Su Gelince Teyemmüm Bozulur” başlıklı öykülerde geldiğim nokta neyse, ne yazık ki değişen bir şey olmadı.

1986 Yılında tanıştığım İslamî bilinç bende her geçen gün daha da bileylendi. İslam bana zulme karşı çıkmayı ve adaletli yöneticileri devletin başına getirmeyi emrediyordu.

Asr-ı Saadet döneminde yaşayan Sahabeler kıstasımız olmakla birlikte, yaşadığım çağda zulme ve zalime karşı çıkmaktan daha çok fikri bir mücadele veriliyordu.

Kuran’ın tefsirini yapanlar cemaatleri sorguluyor, siyer sohbetleri yapıyor ama cemaatler kadar bile insana dokunan bir birliktelik sağlanmıyordu.

Zaten kimsenin zalimin karşısında durma gibi bir düşüncesi de yoktu, sistem tartışmaları, laiklik, kemalizm, şeriat hepsi her mekanda tartışılsa da, fikir suçluları toplanıyor, yine de zalimlere, hak yiyicilere karşı bir mücadele geleneği maalesef oluşturulamıyordu.

Zaman içinde fikirler özgürce konuşulacak duruma geldi, yine de tarih sorgulamalarında mayın döşenmiş alanlara kimse girmiyor, girilse de geçmişle söz ve belge hesaplaşmasını bir türlü günümüzün yöneticilerine taşıyamıyorduk.

Gün geldi bir avuç insanlar sayılarını çoğalttı, birbirilerine diş de bileseler bir siyasi hareketin etrafında oylarını toplamayı başardı.

Karşı çıktıkları ne varsa kısa sürede alışkanlık haline getirmeye, yerdiklerini ne varsa üzerlerinde taşımaya, kınadıkları ne varsa onlarla övünmeye başladılar.

Emperyalist ülkeler 1. Dünya savaşı sonrası tedbirli davrandıkları İslamcıları, alışkanlarından tanımaya başladı. İktidar olduklarında iktidarda kalmak için kendilerine benzeyeceklerini keşfettiler, elden ele birbirini değiştiren insanların yılların birikimini bir anda nasıl tükettiklerini gördüler.

Bir toplum tüketime alıştırıldığında artık elde etmek istediklerine karşılık fikirlerini de tüketmeye başlıyordu, geriye ne maddi bir üretim, ne de fikri bir üretim kaldı.

Azametin yerini maslahatların almasına da gerek kalmadı, kayıtsızlaştırılan insanlar ekonomilerini de, fikirlerini de, gelirlerini de kayıtdışı yollardan elde etmenin kolaycılığını yaşadı.

80’e kadar olan darbelerde Amerika’nın direkt parmağı olduğuna inanıldı, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde millet terbiye edildi, birincisinde korkuyla, ikincisinde kahramanlıkla terbiye edilmiş oldu; sonuç aynıydı, hep kazanan Amerika’ydı.

İnsanların artık kurulu bir düzenleri var, makamları var, imtiyazları var, onları geçmişin bilincine taşımak da mümkün değil, standartlarını, konforlarını korumak için adalet ve eşitliğin önünde barikat kuracak da onlar. Ne zaman ki makamdan uzaklaştırılan birine rastlasanız makam elde etmek için kullandığı referansları bu kez mağduriyetinin giderilmesi için kullanıyor.

Münafık bir toplum olduk.

Bir millet kanaat önderlerine ve siyasilere güvenlerini yitirdi mi, birbirlerine güven duyamaz.

Diyelim ki onlarca üsleriyle NATO ve Amerika, Türkiye’yi işgal altında tutuyor, siyasiler emperyalizmin yerli taşeronluğunu yapıyor, kimse ahlakımızı işgal etmedi ama, bizler kendimiz ahlaksızlaştık.

Bir felaketin gelmesine gerek kalmadı, yaşadığımız felaketin idrakinde olmayan bir toplum inşaa edildi; sağcısıyla solcusuyla iktidar kavgası veriliyor, ahlak kavgası verecek insan da kalmadı.

Bir avuçtuk biz iktidar olduk, şimdi bir avuç da kalmadık!

Önceki ve Sonraki Yazılar