Üniversite sınav tarihinin erkene alınması gençler tarafından tepkiyle karşılandı. Sosyal medya ve basında tepkiler tavan yaptı. Tarihi belirleyenler ortada yoktu, açıklamayı Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Gençler tarafından fatura Erdoğan’a kesildi.

Gece 24.00’da uygulanacak yasak, saat 22.00’da açıklandı, izdihamlar yaşandı. Bakan Soylu istifa ettiğini açıkladı. DYP geçmişinin uzantıları organizeyi üstlendi, eylemler yaptı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soylu’nun istifasını kabul etmedi. Medya ayağı bir anda adamı “Seçilmiş bakan” yaptı.

Üniversite sınav kitapçığındaki sorular uzun pragraflardan oluştu, soruyu okumak ve cevabı aramak zaman kaybı yaşattı, bu yılki sınav sorularının kafa karışıklığı hiçbir yıl yaşanmadı. Tabii ki Erdoğan’ın komisyon üyelerinden, hazırlanan sorulardan haberi olacak değildi. Üniversite sınavından geriye sadece bir yorumcunun şarkı sözlerinden çıkarılan sözler değil, yorumcunun cinsel tercihinin tartışılması kaldı.

Bir anda İstanbul Sözleşmesi tartışamaya açıldı. Ayasofya'nın açılması gölgede bırakıldı. Hem nalına hem mıhana vurulan bir iktidar partisi vardı. Her şey doğaldı sanki, kimlerin neyi kışkırttığının üzerinde düşünülmedi bile.

KPSS sorularında da aynı şeyler yaşatıldı. Özellikle gençlerin pratik alanlarda soğutulmasını sağlayacak ne varsa gerçekleştirildi.

26 Ağustos’ta gerçekleştirilen Malazgirt kutlamalarının ev sahibi olan Ahlat Kaymakamı İsa Erat iki hafta sonra FETÖ bağlantısı gerekçe gösterilerek ihraç edildi. Hem de onunla birlikte 43 Vali Yardımcısı ve Kaymakam. Önceki haftalarda alınanları da dahil ettiğimizde 78 mülki amir. Zamanlamanın manidarlığı hiç konuşulmadı. Bir haftada toplanmadı herhalde gerekli bilgiler, ya aylar önce açığa alınmalıydı ya da birkaç ay sonra. Mehmet Metiner'i canlı yayına bağlanarak paylayan adamın Bakanlığına bağlı mülki amirler bunlar. "Hani senin Bakanlığında FETÖcü yoktu" diye soran da çıkmayacak. Nihayet istenen oldu, “Devletin zirvesini ağırlayan kaymakam FETÖ’den açığa alındı” manşetleri atıldı.

Sahte şeyhlerin tacizleri de, kendisini Allah’ın suretine dönüştüren soytarılar da muhafazar demokrat partinin heybesine doldurulmaya çalışıldı.

Akraba-ı taallukata makam ulufelerinin dağıtılması işin tuzu biberi oldu.

Üniversitelerin, yerel yönetimlerin adrese teslim iş ve ihale ilanları da darbe üstüne darbe vurdu.

Siyasi partiler içinde de, AK Parti’nin kendi içinde de Erdoğan’ın değil ikincisi, üçüncüsü de, dördüncüsü de, beşincisi de yok.

Erdoğan’ın ufku geniş, gözleri Everest’e kadar da değil, yüzünü gökyüzüne çeviren mesafe tanımaz bir uzaklığı ve genişliği görüyor. Maalesef Erdoğan burnunun dibindekileri göremiyor ama.

Erdoğan’ı muhalefet asla sarsamaz, kendini konuşturan da tartışmaya açtıran da yakınında bulunanlar.

Daha önce AK Parti tabanı Erdoğan’a toz kondurmuyordu, bu kararlılık muhalefete de yansıyor, Erdoğan’ın etrafındakileri suçlayan bir dil kullanılıyordu.

Şimdi mi?

Her fatura Erdoğan’a kesilmeye başlandı.

Geriye sadece alternatifsizlik kaldı.

Erdoğan’ın Ömer arayışları bir hayal olmaktan çıkmalı!

Ve Erdoğan’ı ayakları sabit kardeşleri, arkadaşları, baş başa kaldıklarında yerden yere vurmalı, yere düşen ne varsa yerden kaldırmasını sağlatmalıdır!

Bu hareket nerdeyse yoktan varoldu, varlıktan sıyrılarak varlığını korumaya devam etmelidir.

2023’ten 2071’e uzanan bir hayalin gerçekleşmesi ancak böyle olur!