1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. Necip Fazıl ve Örtülü Ödenek furyasının kubur fareleri!
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Necip Fazıl ve Örtülü Ödenek furyasının kubur fareleri!

A+A-

1924 Yılında yasalaşan “Örtülü Ödenek” harcamalarının ayrıntılarında Mustafa Kemal Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü, Adnan Menderes’ten sonra Başbakanlık yapan hiçbir ismi göremezsiniz.

Fazla uzağa gitmeyelim, üzerlerinden 80 darbesi geçen Süleyman Demirel’i de göremezsiniz, Bülent Ecevit’i de göremezsiniz; sonrasında Başbakanlık yapan Turgut Özal’ı, Yıldırım Akbulut’u, Tansu Çiller’i, Necmettin Erbakan’ı, Mesut Yılmaz’ı, Abdullah Gül’ü, Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ahmet Davutoğlu'nu ve Binali Yıldırım'ı da göremezsiniz. Hiçbirinin hakkında nereye ne ödeme yaptığına dair bir vesika yoktur, sadece iddialar vardır.

Neden?

Çünkü 27 Mayıs 1960 Darbesi en ahlaksız darbedir. 80 İhtilalinde de, 28 Şubat darbesinde de devlet geleneğine sadık kalmıştır, örtülü ödenek harcamaları saçılıp savrulmamıştır.

Örtülü Ödenek yasası tartışılabilir, sorgulanabilir, harcamaların şeffaflığına kadar her şey söylenebilir.

Necip Fazıl’a Adnan Menderes’in “Örtülü Ödenek”ten aktardığı 147 bin lira sürekli gündeme taşınmıştır, hâlâ da taşınmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün hangi yazarlara ne kadar para ödediği bir darbeye maruz kalmadığı için mahkeme kayıtlarına geçmemiştir; İsmet İnönü’nün örtülü ödenekten kimlere ne kadar verdiği bir darbeye maruz kalmadığı için mahkeme kayıtlarına geçmemiştir; Demirel ve Ecevit darbeye maruz kalan Başbakan oldukları halde onların örtülü ödenekten kimlere ne kadar para aktardığı da kayıtlara geçmemiştir; Çiller’in, Erbakan’ın ve Mesut Yılmaz’ın örtülü ödenek harcamaları da bilinmemektedir.

Cumhuriyet tarihinde örtülü ödenek harcaması bilinen sadece Adnan Menderes’tir. Kimse işin bu yüzünü görmek de istemez, bu sorgulamayı yapmaya niyet de taşımaz.

Necip Fazıl’ın CHP’den para istediği belge yayınlanır ama diğer yazarların ne istek belgeleri yayınlanır ne de aktarılan paralar. Yayınlayamazsınız da, hepsi imha edilmiştir. 1960 darbesinin iğrençliği bugün de devam ediyor, aynı şekilde tek taraflı elde edilen belgeler yayınlanıyor.

O belgeleri servis edenler çok iyi biliyor ki, fareler servis ettikleri arşiv kağıtlarından beslensin!

1960 darbesi gerçekleşmemiş olsaydı ne Necip Fazıllar, ne Peyami Safalar, ne Yusuf Ziya Ortaçlar, ne de Orhan Seyfi Orhonlar sorgulanabilecekti, çünkü elde belge olmayacaktı.

Her iktidar kendi medyasını beslemektedir, her belediye kendi taraftarı olan gazete ve haber sitelerine reklam karşılığı destekler sağlamaktadır. Onları geçtik, bugün Türkiye’de 1200 yerel gazete bulunmaktadır, her ay bu gazetelere basın-ilan desteği en küçüğüne en az 30 bin lirayı bulmaktadır, bu destek sağlanmasa Türkiye’de yerel medya sayısı 120’yi bile bulmaz.

Sadece yerel medya mı?

Ulusal gazetelere basın-ilan desteği verilmese bir tane gazete bile kalmaz.

Artık eskisi gibi mektup gerekmiyor, yüz yüze hangi başbakanla, hangi belediye başkanlarıyla ne pazarlıklar yapıldı, bilen var mı? Kimlerin kimlere nasıl yalvardığının kayıtları da yok!

Mesela Odatv ve Sözcü Gazeteleri Kemal Kılıçdaroğlu’nu zaman zaman eleştiri haberleri yapabiliyorken neden Ekrem İmamoğlu’na tek fiske vuramıyor, sürekli övgü dolu haberler yapıyor. Sebep belli! Para İmamoğlu’nda, para Yavaş’ta…

İktidar medyası da Erdoğan’a dokunamıyor. Diğer parti liderlerinin de gazeteleri var, onlar da o çevrenin beslemeleri durumunda…

Adnan Menderes’e yazılan mektuplar üzerinden bir yazarı aşağılamak kolaydır, kaldı ki o dönemde de reklam, özel haber karşılığında sözleşmeler imzalanmıştır. Darbenin mahkeme kayıtlarına taşıdığı belgeler üzerinden istediğin kadar vurusun vurman gerekenlere de, kayıtları imha edilmiş Başbakanların harcamalarını sorgulayabileceğin bir evraka bile ulaşamazsın.

Necip Fazıl’ın bir döneminden alıntılar yapıp, CHP’li, Atatürkçü dediğinizde, Mustafa Kemal Atatürk’ün arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı “Mimber Gazetesi”nin yazılarından tutun da Büyük Millet Meclisi’nde bile Osmanlı Padişah’ı Vahdettin’e övgüler yağdırdığını, O’na söz dahi söyletmediğini meclis tutanaklarından görebilirsiniz.  

Meselemiz kişisel tarihleri kendi serüvenleri içinde değerlendirmek olmalıdır. Tarihçi olabilirsiniz, çok sağlam tarih okumaları da yapabilirsiniz ama tarih yorumlamaları şuur ister, ahlak ister, zekayı algıya teslim etmeyen bir irade ister.

Yine mesele kendinizi sahneye atmak, alkış toplamaksa, her ideolojinin taraftarı vardır, sizi avuçları patlayana kadar alkışlar.

Necip Fazıl'ı cücük zekasıyla yücelten adam Ümit Doğan! başlıklı yazımı Ümit Doğan twitter hesabından paylaşmış. E-posta adresime de eğitiminin tarih olduğunu belgeleyen “Lisans” ve “Yüksek Lisans” diplomalarını göndermiş. “Fazladan İşletme okumak suç mu?” diye de sormuş. İşletme üzerine kurduğum cümle işletilme/algı oluşturma üzerine kurulan bir cümleydi, diplomalı bir tarihçi olduğunu da ifade etmiş olayım.

Ama… Paylaşımıyla ilgili yorumladığım değerlendirmeler üzerine bir cevap vermemiş.

Doğrusu, paylaşımlarını odatv haberleştirmemiş olsaydı, haberim de olmazdı. Neyse ki, amaç hasıl olmuş yazarın kendisine eleştirilerimiz ulaşmış. Ben sıkıldıkça “Cücük zekamla” gönderdiği diplomalara bakarım hiç sorun değil ama elindeki belgenin hangi tarihte olduğunu, nasıl servis edildiğini, neden bir başkası için benzer belgelerin yayınlanamadığını da düşünecek, sorgulayacak, aklına getirecek, sonra da akledeceksin!

Şunu da söyleyeyim Ümit Doğan’a!

2003 Yılından buyana kendi kurduğum sitelerde siyasi yazılar yazıyorum, yolsuzluklarla uğraşıyorum, terör örgütü dosyalarını paylaşıyorum, kaç mahkemem olduğunun sayısını da bilmiyorum. Bugüne kadar tek kuruşluk reklam da almadım, yazdığım yazılardan dolayı 2005 yılından buyana da maaşımın dörtte birini ödüyorum.

Belki de dünyada yazdığı yazılardan para kazanmayan, her yazısı için bedel ödeyen tek kişi ben olabilirim.

Necip Fazıl çok değer verdiğim bir yazar ama Necip Fazılcı da değilim. Daha doğrusu kimseci olmayı kendime yakıştıran bir yerde durmuyorum. Bunları 22 yaşından buyana başını mahkemelerden kaldıramayan, yazdığı yazılardan dolayı evi kundaklanan, yüzbinlerce lira da tazminat parası ödeyen bir insan olarak söylüyorum.

Belge mi dedin?

O da ayrı bir hikaye. Mahkeme kayıtlarının sonuçlarına baktığında Türkiye’de en fazla hakkında hakaret davası açılan insanım. Bir yüz (100) yıl sonra mahkeme tutanakları üzerinden baktığında beni hakaretçi, küfürbaz olarak gösterecektir o belgeler, hem de talancılarla, zimmetçilerle, hırsızlarla, terör örgütleriyle uğraştığım halde.

Velhasılı bazen belgeler en büyük yalanların vesikasıdır!

8 maddede Necip Fazıl gerçeği

Necip Fazıl'ı cücük zekasıyla yücelten adam Ümit Doğan!

Önceki ve Sonraki Yazılar