1. YAZARLAR

  2. Ahmet Şükrü Kılıç

  3. Nihal Bengisu Karaca’nın hıçkırığı!
Ahmet Şükrü Kılıç

Ahmet Şükrü Kılıç

Yazarın Tüm Yazıları >

Nihal Bengisu Karaca’nın hıçkırığı!

A+A-

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca’nın 3 Şubat’ta yayınlanan “Bu feryat bülbül sesi mi?” başlıklı köşe yazısını okuyanlarınız olmuştur.

Eski bayram özlemlerini hatırlatan bir duygusallıkla yazılmış, aradaki tek fark eski bayramların çocuklarıydık, eski hallerimizi yaşayan da, o hallerimizi özleyen de kendimiziz.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Abdullah Gül’e yaptığı düşünülen gönderme üzerinde durmaya gerçekten gerek yok.

Nihal Hanım’ın serzenişi de, hıçkırığı da son günlerde revaçta.

Bu hıçkırıklar biraz da yaşın kemale ermesiyle ilgili, bir anda bir dizi sahnesi de aynı göğüs sıkışmasını yaşatabilir insana.

Savuruluşları siyasete bağlayacak kadar geçer bir mazeret bulundu nasıl olsa, herkes kendi zaafını günah keçisine yükleyebilir!

Recep Tayyip Erdoğan, oldu olacak serzenişlerde bulunanlara aile reisliği, televizyonlara genel müdürlük, gazetelere genel yayın yönetmenliği, sivil toplum örgütlerine başkanlık da yapsın, bu işi kökten çözelim!

Bu ülkede değişmeyen o kadar çok insan var ki, gece gündüz insanlara ulaşıyor.

Kitap tartışmalarından daha çok gençlerin sorunlarını tartışan, onların harçlığıyla, namazıyla, geleceğiyle dertlenen birçok insan var.

Zaman’dan Aksiyon’a, oralardan başka mecralara savruluşun çetelesini tutan tutmuştur, konumuz o da değil, aynı yer kapmaca oyununa prestij kazandırılan yerlerde devam edilmedi mi acaba?

Siyasi kadrolarda yer almanın karşısında, siyaseti dizayn eden yerlerde bulunmanın cazibesi daha üst bir mertebe sanki.

Esas sorun belki de kitap okuyucusu olmakta, kitapları, yazarları konuşturmakta.

Okunan yazarlar, o yazarların kitapları, dergiler, insanı yapsa yapsa malumatfuruş yapar.

İnsanı insan birliktelikleri korur, hangi birinizin kendinizi koruyan insan birliktelikleriniz oldu da nostalji mağaralarında gölgeler arıyorsunuz.

Nihal Hanım’ın şahsı üzerinden bütün İslamcı yazarların sorgulanması gerekiyor, bugüne kadar hangi yaraya parmak basıldı, hangi yaraya merhem olundu, hangi sorunun çözümünde canlı kalkan duruşu sergilendi?

Taraftarlıkla, objektiflikle, Güzin Abla’yı aratmayan nasihatçi yazılarla meseleler hakkında yorumlar yapıldı.

Meselelerin tahlilleri üzerinden haklı-haksız tanımlamaları yapmakla yetinildi, kimse meselelerin altına gövdesini sığdıracak bir çabanın içine de girmedi.

Hala da duygusallıklarımız devam ediyor, kendi bedenine kendi ruhuyla can veremeyen insanlar hep başkalarını suçlayacaktır, hep başkalarından medet umacaktır.

Şekilciliğe, geleneğe, modernizme emek harcandığı kadar, şahsiyetlerimize emek harcayan insanlar olabilseydik, bu durumda olmayacaktık.

Soru çok basit!

Yazarlarımızın tartışılan, gündem oluşturan, paylaşılan yazıları da dahil sorunlarımızın çözümüne katkı sağlayan kaç yazıları var?

Bizler anlatıcı, aktarıcı, dinleyici, dinlettirici, okuyan, okutan, analizci, tasvirci olduğumuz sürece anlatılan, dinlenen, tasvir edilen hiçbir işin insanı olamayız.

Bölükbaşı siyasetinden farksız endişe eleştirilerinin de bir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır.

Evet çok okunuruz, ne de olsa aynı yerlerde bulunan, aynı duyguları taşıyan, aynı hıçkırıkları taşıran insan sayısı çoktur.

Erdoğan’nın bir hedefi vardı ulaştı, sahi bizlerin hedefi neydi?

Demek ki, hedefsizlerin çırpınışı karada boğulmaktır, gözümüze kestirdiğimiz ne bir kıyı var ulaşmak istediğimiz ne de kendimizi suya salmış durumdayız!

Önceki ve Sonraki Yazılar