1. YAZARLAR

  2. Doğan Hisar

  3. Türkiye’deki NATO ve Amerika Üsleri
Doğan Hisar

Doğan Hisar

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye’deki NATO ve Amerika Üsleri

A+A-

İncirlik Hava Üssü

 

Kuruluş Tarihi, Amaçları, Donanımı, Faaliyetleri ve Potansiyel Etkileri

 

Kuruluş ve Kurtuluş Süreci

 

İncirlik Hava Üssü, Adana ilinin 8 kilometre doğusunda, İncirlik beldesinde yer almaktadır. Üssün temelleri 1951 yılında, Türkiye’nin NATO üyeliği sürecinde atılmış, inşaatı 1954’te tamamlanmıştır. 21 Şubat 1955 tarihinde Türk ve Amerikan hükümetleri arasında imzalanan “Savunma Tesisleri Anlaşması” ile resmen faaliyete geçmiştir.

 

Üssün kurulması, Soğuk Savaş bağlamında Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’nun güney kanadını güçlendirme stratejisinin bir parçasıydı. Türkiye’nin NATO’ya katılması (1952) ile birlikte, ABD hava gücünün Orta Doğu, Akdeniz ve Sovyet sınırlarına yakın bölgelerde etkin kullanımı için İncirlik ideal bir mevki olarak belirlendi.

 

Kuruluş Amacı

 

İncirlik Hava Üssü’nün ilk kuruluş amacı, öncelikle:

 

Stratejik keşif ve nükleer caydırıcılık için B-47 bombardıman uçaklarına yakıt ikmali sağlamak.

 

Ortadoğu’da konuşlu Amerikan birliklerine lojistik destek vermek.

 

Sovyetler’e karşı ileri gözetleme operasyonlarında kullanılacak üs görevi görmekti.

 

Zaman içinde bu amaçlara ilaveten;

 

ABD’nin Orta Doğu, Körfez ve Balkan operasyonları için harekât merkezi,

 

NATO’nun güney kanadında nükleer caydırıcılık aracı,

 

Koalisyon güçlerinin hava ikmal ve destek merkezi haline geldi.

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

İncirlik Üssü, hem Türk Hava Kuvvetleri hem de ABD Hava Kuvvetleri tarafından ortak kullanım usulüyleişletilmektedir. Alanda bulunan temel donanım ve yapılar şunlardır:

 

Askerî pist ve hangarlar: 3,000 metre uzunluğunda pist; tanker, savaş ve nakliye uçaklarına hizmet verebilecek düzeyde altyapıya sahiptir.

 

NATO’ya tahsisli nükleer silah sığınakları: ABD’nin Avrupa’daki nükleer paylaşım politikası kapsamında tahmini olarak 50 adet B61 nükleer bombası burada konuşludur.

 

39th Air Base Wing (ABD): ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı 39. Hava Üs Kanadı, üssün Amerikalı kanadını teşkil eder.

 

TurAF 10. Tanker Üs Komutanlığı (Türkiye): Türk Hava Kuvvetleri’nin tanker uçuşları ve stratejik hava desteği bu birimden yönetilir.

 

Lojistik ve yaşam tesisleri: Amerikan askeri personeli ve aileleri için ayrı mahalleler, hastane, okul, PX market gibi ABD iç düzenine uygun yapılar mevcuttur.

 

Erken uyarı radar sistemleri, hava savunma altyapısı ve sığınak sistemleriyle donatılmıştır.

 

Faaliyet Geçmişi ve Askerî Operasyonlar

 

İncirlik Üssü, 1950’lerden bu yana çok sayıda önemli askerî ve siyasi gelişmede kritik rol oynamıştır:

 

1958 Lübnan Krizi: ABD’nin müdahalesinde üs aktif olarak kullanıldı.

 

1991 Körfez Savaşı: Koalisyon uçaklarının büyük kısmı İncirlik’ten kalktı.

 

1996–2003 Kuzeyden Keşif Harekâtı (Operation Northern Watch): Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölgenin denetlenmesinde merkezi rol üstlendi.

 

2003 Irak işgali ve sonrası: ABD ve NATO unsurlarının hava taşımacılığı ve keşif faaliyetlerinde İncirlik kullanıldı.

 

2015 sonrası Suriye operasyonları: DEAŞ’a yönelik hava saldırılarında kilit hava üssü olarak aktif görev yaptı.

 

NATO Güçlerinin geçici konuşlanmaları ve ikmal/lojistik desteği sağlama görevlerini sürdürmektedir.

 

Potansiyel Kullanım ve Stratejik Rol

 

İncirlik Üssü, sadece Türkiye’nin değil, NATO’nun ve dolayısıyla ABD’nin küresel askerî stratejisinde aşağıdaki başlıklar açısından hâlâ yaşamsal önemdedir:

 

Nükleer Caydırıcılık: Avrupa’daki beş ülkede konuşlu ABD nükleer silahları arasında, İncirlik’teki stok en büyüğü olarak gösterilir. NATO içinde nükleer paylaşım politikalarının sürdürülebilirliği buraya bağlıdır.

 

Stratejik Hava Üssü: Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Kafkasya’ya olan yakınlığıyla herhangi bir kriz anında hava saldırı veya nakliye merkezi olabilir.

 

İstihbarat ve Erken Uyarı Merkezi: Suriye, İran ve Rusya gibi bölgesel aktörlere karşı istihbarat uçuşları için erişim noktasıdır.

 

ABD-Türkiye ilişkilerinin baskı aracı: Üssün açık ya da kapalı şekilde gündeme getirilmesi, iki ülke arasındaki diplomatik gerilimlerde koz olarak kullanılmaktadır.

 

Yumuşak güç tesiri: Üs çevresindeki Amerikan yerleşkeleri, kültürel ve ekonomik etkileriyle uzun vadeli sosyo-politik etkiler doğurmaktadır.

 

***

 

Kürecik Radar Üssü 

 

Kuruluş Tarihi ve Arka Plan

 

2010 Kasım’ında NATO Lizbon Zirvesi’nde ittifak üyeleri genelini kapsayan bir balistik füze savunma sistemi kurulması kararlaştırıldı. Türkiye bu sistemi kendi topraklarında barındırmayı kabul etti  .

 

Türkiye ve ABD arasında Eylül 2011’de anlaşma sağlandı ve Malatya’nın Akçadağ ilçesi yakınlarında uygun yer tespit edildi  .

 

Radar istasyonu Şubat 2012’de tamamlandı ve operasyonel hale geldi  .

 

Kuruluş Amacı

 

NATO’nun Avrupa’daki European Phased Adaptive Approach (EPAA) sisteminin erken uyarı ayağını oluşturmak: İran kaynaklı olası balistik füze tehditlerini önceden tespit etmek  .

 

Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası savunma kapasitesine katkı sağlamak; Türkiye’nin milli güvenliği doğrultusunda kritik bir erken uyarı noktası oluşturmak  .

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

Kullanılan radar sistemi: AN/TPY‑2 X‑Band Transportable Radar — Raytheon üretimi ileri seviye, aktif faz dizinli (AESA) radar  .

 

Türkiye sınırına ~700 km, rakım ~2 085 m yükseklikte Çat Tepe’de konumlanmıştır  .

 

Yaklaşık 50 ABD askeri personeli, tesisin operasyon ve korumasında görevli  .

 

Türkiye, dış güvenlik ve sabotaja karşı koruma sorumluluğunu üstlenmektedir  .

 

Faaliyet Geçmişi ve Operasyonel İşlevler

 

2012’den bu yana EPAA sistemi çerçevesinde NATO’ya balistik füze erken uyarı hizmeti sağlamaktadır  .

 

ABD içerisine giren veriler Romanya ve Polonya’daki THAAD sistemlerine iletilmektedir; böylece füze savunma ağlarının entegre çalışmasına katkı sunulur  .

 

Özellikle İran’dan gelen balistik füze tehditlerinin ilk safhalarının erken tespiti için kritik önemde olduğu belirtilmiştir  .

 

Potansiyel Kullanımlar ve Stratejik Rol 

 

NATO içerisinde Erken Uyarı Merkezi: İran kaynaklı tehditlere karşı bölgesel savunma ve bilgilendirme görevi yürütür.

 

ABD ve NATO kontrol ağlarının sinerjik çalışmasında kilit unsur: Veri, ABD komuta sistemine girip yönlendirilerek diğer sistemlere aktarılır   .

 

Türkiye’nin bölgesel diplomatik konumunda diplomatik koz olarak işlev görebilir; radarla ilgili tartışmalar bir noktada dış politika araçlarına dönüşebilir.

 

Radar verilerinin herhangi bir NATO dışı ülkeyle paylaşılmadığı, özellikle resmi olarak İsrail’e veri aktarılmadığı İçişleri Kanunu kapsamındaki açıklamalarda vurgulanmıştır   .

 

***

 

İzmir LANDCOM

 

Kuruluş Tarihi, Amacı, Donanımı, Faaliyetleri ve Stratejik Rolü

 

Kuruluş Tarihi ve Arka Plan 

 

İzmir’deki NATO Kara Komutanlığı (Allied Land Command – LANDCOM), 2012 yılında NATO’nun komuta yapısında yapılan yeniden yapılanma süreci sonucu kurulmuştur.

 

LANDCOM’un merkezi, İzmir’in Şirinyer semtinde, Türk Kara Kuvvetleri’ne ait eski bir askerî yerleşkenin dönüştürülmesiyle inşa edilmiştir. Bu üs, daha önce “Allied Air Component Command İzmir” adıyla hava kuvvetlerine tahsisliydi; 2013’te kara kuvvetlerine devredilerek LANDCOM statüsü kazandı (nato.int).

 

Kuruluş Amacı

 

LANDCOM, NATO’nun kara harekâtlarını planlayan, yöneten ve koordine eden en yüksek düzeydeki kara kuvvetleri karargâhıdır.

Kuruluş amacı şu başlıklarda özetlenebilir:

 

Müttefik kara unsurlarını sevk ve idare etmek.

 

NATO’nun kara gücü hazırlığını denetlemek ve standartları belirlemek,

 

Kriz durumlarında NATO karargâhlarına kara operasyonları konusunda doğrudan danışmanlık sağlamak,

 

NATO tatbikatlarında kara gücünün entegrasyonunu yönetmek.

 

LANDCOM, tüm NATO kara birliklerinin operasyonel seviyedeki komuta merkezi konumundadır ve kara harekâtına özel tek stratejik karargâhtır.

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

LANDCOM’un ana binası, çok uluslu bir NATO karargâhıdır; burada 20’den fazla NATO ülkesinden yaklaşık 400 personel görev yapmaktadır.

 

Tesisin kontrolü ve güvenliği tamamen Türkiye’deki ev sahibi devlet olan Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından sağlanmakta; ancak komuta NATO’nun kurumsal yapısına bağlıdır.

 

Komutanlık, modern dijital savaş komuta sistemleri, telekomünikasyon altyapısı, çok uluslu entegrasyon araçları ve NATO’nun C4ISR altyapısına (komuta, kontrol, iletişim, istihbarat, gözetim, keşif) bağlı olarak yapılandırılmıştır.

 

Komutan genellikle ABD Kara Kuvvetleri kökenlidir, ancak kadrolar dönüşümlü olarak NATO ülkeleri arasında paylaşılır.

 

Faaliyet Geçmişi ve Görevleri

 

LANDCOM’un faaliyet alanı ve yürüttüğü görevler, NATO’nun kara gücünü ilgilendiren her türlü süreci kapsar:

 

Tatbikat koordinasyonu: Steadfast Cobalt, Trident Juncture, Saber Guardian gibi NATO tatbikatlarında kara kuvvetleri planlaması LANDCOM tarafından gerçekleştirilir.

 

Hazırlık denetimleri: NATO Mukabele Gücü (NRF) ve Müşterek Görev Kuvveti (VJTF) gibi yüksek hazırlık seviyesindeki kara birliklerinin sertifikasyon ve hazırlık testleri LANDCOM gözetiminde yapılır.

 

Kriz durumlarında görev: Ukrayna Krizi, Afganistan’dan çekilme süreci gibi durumlarda kara unsurlarının NATO koordinasyonu bu karargâh aracılığıyla yürütülür.

 

Müttefik ülkeler arası kara gücü uyumu ve doktrin geliştirme: Ortak harekât planlaması, komuta kontrol işleyişi, eğitimler ve entegre komuta dili geliştirme süreçleri LANDCOM’un görev tanımları içindedir.

 

Potansiyel Kullanımlar ve Stratejik Rol

 

Avrupa kara güvenliğinin merkezî sinir ağıdır: LANDCOM, kara gücüne dair NATO’nun merkezî karargâhı olması sebebiyle özellikle Doğu Avrupa ve Karadeniz çevresindeki güvenlik krizlerinde doğrudan görev üstlenebilir.

 

Türkiye’nin NATO içindeki yerini güçlendiren kurumdur: Karargâhın İzmir’de bulunması, Türkiye’nin NATO içindeki stratejik konumunu fiziksel olarak da pekiştirmektedir.

 

Çok uluslu askeri iş birliğinin beyni: NATO ülkeleri arasında kara gücüne ilişkin ortak eğitim, strateji ve bilgi paylaşımı buradan sağlanır.

 

Siyasi koz ve diplomatik araç: Türkiye’deki varlığı, özellikle NATO içinde yaşanan politik gerilimlerde sembolik bir güç dengesidir. Karargâhın işleyişine dair Türkiye’nin ev sahibi sıfatı, dolaylı siyasi etki alanı oluşturur.

 

***

 

Konya 3. Ana Jet Üssü

 

Kuruluş Tarihi, Amacı, Donanımı, Faaliyetleri ve Stratejik Rolü

 

Kuruluş Tarihi ve Arka Plan 

 

Konya’daki 3. Ana Jet Üssü Komutanlığı, Türk Hava Kuvvetleri’nin ana savaş üslerinden biridir. Kuruluşu 1960’lı yıllara dayansa da asıl modernleşme süreci 1980’lerden itibaren tamamlanmıştır. Konya, coğrafi olarak Türkiye’nin merkezinde yer aldığı için kara, hava ve yer destek kuvvetlerinin koordinasyonuna imkân sağlayan stratejik bir noktadır. Üs, NATO ve çok uluslu tatbikatlarda etkin rol oynamasıyla Türkiye’deki hava üsleri içinde farklı bir yere sahiptir.

 

Kuruluş Amacı

 

Konya 3. Ana Jet Üssü’nün ana görevleri şunlardır:

 

Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-4 ve F-16 savaş uçaklarının konuşlanması ve harekât hazırlığının sağlanması.

 

Milli ve NATO tatbikatlarının düzenlenmesi ve komuta merkezliği.

 

NATO ile birlikte ortak hava gücü eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi,

 

Uzun menzilli radar gözetleme, ileri hava kontrol eğitimi, yer destekli hava operasyonları eğitimi.

 

Ayrıca üs, Türkiye’nin hava kuvvetleri personeline ileri seviyede eğitim verilmesi için “hava harp okulu düzeyinde” altyapıya sahiptir.

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

F-4E 2020 ve F-16 Blok savaş uçakları için pist ve hangarlar,

 

Milli ve NATO eğitim tatbikat altyapısı, hedef sahaları, yer kontrol radarları,

 

NATO AWACS (Airborne Warning and Control System) uçaklarının geçici konuşlanabileceği alanlar,

 

3.    AJÜ’ye bağlı Anadolu Kartalı Eğitim Merkezi (AKEM) bünyesinde taktik hava savaş eğitimi altyapısı (simülasyonlar, eğitim hava sahası, senaryo sistemleri),

 

Lojistik destek birimleri, bakım hangarları, radar kontrol merkezleri ve eğitim binaları.

 

Faaliyet Geçmişi ve Operasyonlar

 

Konya Üssü, barış döneminde özellikle çok uluslu hava tatbikatlarının merkezi hâline gelmiştir:

 

Anadolu Kartalı Tatbikatları (Anatolian Eagle)

 

2001’den bu yana yürütülmekte olan bu tatbikatlarda Konya üssü ev sahibi ülke olarak ABD, Almanya, Katar, Pakistan, Azerbaycan, Suudi Arabistan gibi ülkelerle ortak senaryolar çalışmıştır.

 

Tatbikatlar kapsamında gerçek silah sistemleriyle yakın hava desteği, hedef imha, elektronik harp ve birlikte çalışabilirlik testleri uygulanır.

 

NATO AWACS Uçakları

 

1990’lardan itibaren Konya Üssü, zaman zaman NATO AWACS uçaklarına ev sahipliği yapmış, Irak ve Suriye krizleri süresince hava sahası gözetimi görevlerinde kullanılmıştır.

 

2017 yılında Almanya Federal Meclisi’nden bir heyet Konya’da konuşlu 30 Alman askeri personelini ziyaret etmiş, bu durum NATO-Türkiye ilişkileri bağlamında gündem olmuştu.

 

Anadolu Ankası Tatbikatı

 

Konya’da düzenlenen bu tatbikatta helikopter, özel kuvvet ve arama-kurtarma senaryoları yürütülür. Üs, hava kara iş birliği eğitimi açısından önceliklidir.

 

Potansiyel Kullanımlar ve Stratejik Rol

 

Uluslararası hava gücü eğitim merkezi: NATO tatbikatlarının yanı sıra Türk ve dost/müttefik ülkelerin pilotları için taktiksel savaş eğitiminde merkez üssüdür.

 

NATO ile birlikte harekât koordinasyonu: Konya üssü, gerektiğinde NATO AWACS platformlarına ileri harekât ve gözetim desteği sunabilecek altyapıya sahiptir.

 

Krize hazırlık ve yerli-millî hava komuta eğitimleri: Savaş senaryoları, elektronik harp ortamı, uçuş simülasyonları ve görevli pilot eğitimi gibi alanlarda aktif görev üstlenmektedir.

 

Diplomatik sembol: NATO ülkelerinin Konya’ya katılımı ve üs içindeki faaliyetler, Türkiye’nin Batı İttifakı içindeki konumunu da gözler önüne serer.

 

***

 

Kisecik Radar Üssü

 

Kuruluş Tarihi, Amacı, Donanımı, Faaliyetleri ve Stratejik Rolü

 

Kuruluş Tarihi ve Arka Plan

 

Kisecik Radar Üssü, Türkiye’nin güneyinde, Hatay ili Antakya ilçesi Kisecik köyü yakınlarında konuşlanmış, yüksek rakımlı bir NATO radar gözlem tesisidir.

 

Üssün kurulum çalışmaları 2004 yılı itibarıyla başlamış, erken uyarı ve bölgesel hava sahası gözetleme amaçlı olarak 2006 yılında faaliyete geçirilmiştir. Tam yeri, Suriye sınırına oldukça yakın ve Akdeniz’e hâkim bir tepe üzerinde stratejik bir noktadadır.

 

Kuruluş Amacı

 

Üssün kuruluş amacı, özellikle 2000’li yıllarda Orta Doğu’daki istikrarsızlıkların artmasıyla birlikte Türkiye’nin güney hava sahasını sürekli olarak gözetlemek ve NATO’nun bölgesel istihbarat kapasitesine katkıda bulunmaktır:

 

Suriye hava sahasını, Doğu Akdeniz bölgesini ve İsrail-Lübnan eksenini gözlemlemek.

 

Hava sahasında erken tespit ve tehdit analizlerini gerçekleştirmek.

 

NATO Hava Savunma Ağı’na (NATINADS) veri sağlamak.

 

Türkiye’nin güney sınırına yönelik potansiyel balistik ve hava saldırılarına karşı uyarı üretmek.

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

Kisecik Üssü, yüksek çözünürlüklü, uzun menzilli 3D hava arama radar sistemleri ile donatılmıştır. Kullanılan radar tipi kamuya açık belgelerde belirtilmemekle birlikte, NATO standartlarında en az 450 km menzillisistemlerin mevcut olduğu tahmin edilmektedir.

 

Üs, NATO radar ağı ile entegre çalışmakta, veri akışını hem Türkiye içindeki hem de NATO komuta merkezlerine aktarmaktadır.

 

Üssün fizikî güvenliği Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından sağlanmakta; radar işletimi ise NATO kontrolü ve onayıyla yürütülmektedir.

 

Radar istasyonu, gizli seviye iletişim altyapısı, yedek enerji sistemleri, meteoroloji ve elektromanyetik izleme altyapısıyla desteklenmiştir.

 

Faaliyet Geçmişi ve Operasyonlar 

 

Özellikle 2011 sonrası Suriye iç savaşı ile birlikte üssün gözlem kapasitesi daha da kritik hale gelmiştir.

 

2015’te Suriye’ye ait hava unsurlarının Türk hava sahasına yaklaşmaları sırasında Kisecik Üssü üzerinden uyarılar yapılmış; radar verileri diğer hava üslerine iletilmiştir.

 

NATO tarafından Orta Doğu’daki gelişmeleri izlemek, İran ve İsrail hava unsurlarının etkinliğini takip etmek için Kisecik verileri zaman zaman taktik değerlendirmelere konu olmuştur.

 

NATO Erken Uyarı ve Hava Savunma Sistemi (NATINADS) ile koordineli çalışarak Avrupa’daki komuta merkezlerine gerçek zamanlı bilgi aktarımı yapar.

 

Potansiyel Kullanımlar ve Stratejik Rol 

 

Güneydoğu Akdeniz’e dair istihbarat merkezi: Kisecik, deniz ve hava faaliyetlerinin gözlemlenmesi açısından eşsiz bir coğrafî konuma sahiptir.

 

Suriye ve Lübnan hava sahasını tarama: Türkiye’nin sınır güvenliği yanında NATO’nun Ortadoğu güvenlik projeksiyonuna veri sağlar.

 

Erken uyarı ve yönlendirme merkezi: Hava saldırılarına karşı Türkiye ve NATO birliklerinin erken tepki vermesi için ilk radar bildirimi Kisecik’ten gelebilir.

 

İstihbarat diplomasisinde araç: Kisecik’teki radar verileri, Türkiye’nin bölge siyasetinde oynadığı rolü güçlendirebilir; bu veriler dolaylı yoldan Avrupa, ABD ve hatta İsrail gibi aktörlere ulaşabilir.

 

***

 

Denizköy VLF Verici İstasyonu

 

Kuruluş Tarihi, Amacı, Donanımı, Faaliyetleri ve Stratejik Rolü

 

Kuruluş Tarihi ve Arka Plan 

 

Denizköy VLF Verici İstasyonu, Aydın ilinin Didim ilçesine bağlı Denizköy bölgesinde, Ege Denizi’ne hâkim bir alanda kurulmuş çok düşük frekanslı (Very Low Frequency – VLF) bir denizaltı iletişim tesisidir.

 

İstasyonun kurulma tarihi kesin olarak kamuya açık kaynaklarda belirtilmemekle birlikte, 1980’li yılların sonu ile 1990’ların başında aktif hale geldiği değerlendirilmektedir.

Tesiste ABD Deniz Kuvvetleri’nin dünya çapında denizaltı filolarıyla haberleşme ağı içinde yer alan VLF anten sistemleri mevcuttur.

 

Kuruluş Amacı

 

Denizköy VLF verici istasyonu, özellikle denizaltılarla nükleer ve konvansiyonel komuta iletişimi kurmak amacıyla tesis edilmiştir.

Amaçlar şu şekilde özetlenebilir:

NATO’nun Atlantik-Doğu Akdeniz denizaltı ağının bir parçası olarak görev yapmak.

 

ABD donanmasına ait nükleer denizaltılarla (SSBN ve SSN) şifreli iletişimi sağlamak.

 

Deniz altındaki unsurlara operasyonel emir ve direktiflerin iletimini gerçekleştirmek.

 

NATO’nun nükleer caydırıcılık stratejisine katkı sağlamak.

 

Donanımı ve Tesis Yapısı

 

İstasyon, 1 kHz – 30 kHz aralığında yayın yapan VLF verici anten sistemleri ile donatılmıştır.

 

Tesisin kalbini oluşturan yapı, büyük çaplı bir “umbrella antenna” (şemsiye tipi çoklu telli anten) sistemidir.

 

VLF sinyalleri, iyonosferden sekmeyip doğrudan denizaltının kısa antenlerine ulaşabildiği için su altındaki platformlarla iletişim kurmak için idealdir.

 

Donanım olarak Raytheon, Harris ve NATO standardı uyumlu iletişim altyapıları kullanıldığı tahmin edilmektedir.

 

Tesiste görevli personel sayısı açıklanmamakla birlikte, ABD Deniz Kuvvetleri’ne bağlı teknik ekipler ve Türk güvenlik birimleri birlikte görev yapmaktadır.

 

Faaliyet Geçmişi ve Operasyonlar

 

İstasyon, NATO’nun Akdeniz güvenlik doktrini çerçevesinde faaliyet göstermekte; ABD 6. Filo’nun muhtemel denizaltı görevleri için mesaj iletim merkezi olarak işlev görmektedir.

 

Özellikle Kosova, Libya ve Irak harekâtları sırasında Akdeniz’de konuşlu denizaltılarla iletişim kanalı olarak kullanıldığı bilinmektedir.

 

VLF sinyalleri, düşük veri aktarım hızına sahip olsa da, su altında gizlilik içinde hareket eden nükleer denizaltılara ulaşabildiği için taktik emir iletiminde vazgeçilmezdir.

 

Tesisteki yayınlar şifreli ve tek yönlüdür; denizaltılar sadece alıcı konumundadır.

 

Potansiyel Kullanımlar ve Stratejik Rol

 

Nükleer komuta zincirinde kritik rol: ABD’nin nükleer denizaltılarla iletişimde kullandığı VLF ağı, caydırıcılık zincirinin en sessiz ama en etkili halkasıdır.

 

Doğu Akdeniz’de NATO denizaltı filosuna destek: Türkiye’nin coğrafi konumu gereği bu tür bir tesise ev sahipliği yapması, NATO’nun su altı gücünü destekleyen stratejik bir karar olmuştur.

 

Gizli operasyonların sinyal merkezi: Denizaltılara verilen görev emirleri çoğunlukla görünmeyen, sessiz ve düşük frekanslı bu sinyallerle ulaştırılır.

 

Kriz dönemlerinde iletişim devamlılığı: Yüksek frekanslı sistemler devre dışı kalsa bile VLF sistemleri elektromanyetik darbelere (EMP) karşı daha dayanıklıdır ve iletişim devamlılığını sağlar.

 

***

 

Türkiye’de Olduğu İddia Edilen Nükleer ve Füze Kontrol Merkezleri

 

Tarihçesi, Konum İddiaları, Teknik İmkânlar ve Jeopolitik Anlamı

 

Giriş ve Tarihsel Arka Plan

 

Soğuk Savaş döneminde Türkiye, ABD’nin Sovyetler Birliği’ni çevreleme stratejisinde kritik cephe hattıydı. Bu stratejik konum nedeniyle, 1950’li ve 60’lı yıllarda Türkiye’ye nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip Jupiter füzeleri yerleştirilmişti. Bu füzeler, 1962 Küba Krizi sonrasında geri çekildi. Ancak bu süreçte Türkiye’ye NATO şemsiyesi altında birçok radar, komuta ve kontrol tesisi inşa edildi.

 

Bu geçmiş, özellikle İncirlik Üssü dışındaki bazı bölgelerde hâlâ ABD’nin nükleer silahlarla ilişkili kontrol merkezleri bulundurduğu yönünde söylentilere kaynaklık etmiştir. Ancak bu merkezlerin hiçbiri açıkça NATO belgelerinde ya da Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarında onaylanmamıştır.

 

İddia Edilen Kontrol Noktaları ve Konumlar

 

Aşağıda, bazı medya raporları, akademik çalışmalar ve stratejik analizlerde geçen 5 temel nokta sıralanmıştır:

 

Balıkesir

 

Balıkesir Hava Üssü, Soğuk Savaş boyunca ABD’nin kontrol ettiği NATO üslerinden biriydi.

 

Bazı kaynaklara göre burada “nükleer başlık taşıma yeteneği olan uçaklar” için özel bölümler yapılmıştır.

 

İddialar, üste “gizli sığınaklar” bulunduğu ve NATO nükleer lojistik zincirine destek sağladığı yönündedir.

 

Eskişehir

 

Türk Hava Kuvvetleri’nin merkezi hava kontrol komutanlığı burada yer almakta.

 

ABD’nin 1980’lerde buraya radar ve iletişim sistemleri kurduğu bilinir.

 

NATO komuta zincirinde aktif olması nedeniyle “nükleer başlık yönetim verisinin iletildiği merkez” olarak anılır.

 

Erzurum / Pasinler

 

Soğuk Savaş döneminde nükleer hedefli radar ve füze erken uyarı sistemleri burada kurulmuştu.

 

Özellikle İran ve Sovyet sınırına olan yakınlığı nedeniyle “füze tespit ve yönlendirme merkezi” olduğu öne sürülmektedir.

 

İzmit (Kartepe)

 

NATO radar istasyonu olarak kullanılan ve SEWS (NATO Erken Uyarı Sistemi) kapsamında yer aldığı bilinen bir bölge.

 

Bazı sızıntı raporlarına göre ABD, buradan Karadeniz ve Balkanlar’a yönelik “stratejik izleme ve saldırı planlaması” yürütmektedir.

 

Ankara / Polatlı / Gölbaşı

 

Türkiye’nin savunma ve radar ağlarının merkezlerinden biri.

 

ABD’nin 1980 sonrası modernize ettiği radar ve istihbarat altyapısı nedeniyle “nükleer saldırı karşılığı koordinasyon merkezi” olarak tanımlanır.

 

Özellikle Gölbaşı’ndaki radar ve uydu sistemleri, NATO ağlarına doğrudan entegredir.

 

Teknik Olasılık ve Yorum

 

Bu merkezlerin çoğu nükleer bomba barındırmasa da, NATO’nun “nükleer görev paylaşımı” içinde yer alan altyapılara bilgi sağlayan ve yönlendirme yapan noktalar olabilir.

 

Örneğin: Balıkesir veya Eskişehir, İncirlik’teki B61 nükleer bombalarına dair acil komuta sisteminin yedekleyicisi olabilir.

 

Ancak bu merkezlerde bizzat nükleer bomba bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Türkiye, nükleer silaha sahip olmayan ülkeler arasında yer alır.

 

Türkiye’nin Resmî Tutumu ve NATO Çerçevesi 

 

Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar topraklarında sadece NATO kararıyla sınırlı miktarda ABD nükleer silahı bulunduğunu ve bunların sadece İncirlik Üssü’nde tutulduğunu kabul etmiştir.

 

Bu durum, NATO’nun “nükleer paylaşım politikası” uyarınca Almanya, Belçika, Hollanda ve İtalya gibi ülkelerdeki uygulamalarla benzerlik göstermektedir.

 

Türkiye, 2020’li yıllarda bu silahların Türkiye’nin izni olmadan kullanılamayacağını diplomatik açıklamalarla defalarca vurgulamıştır.

 

Stratejik ve Politik Yorumlar 

 

Bu merkezlerin tamamı, nükleer değilse bile nükleerle bağlantılı komuta, kontrol ve yönlendirme zincirinde birer “halkadır.”

 

Türkiye’nin doğrudan bir nükleer kapasite edinmemiş olması, bu tür merkezlerin çoğunu gizli ya da dolaylı unsurlar hâline getirmiştir.

 

Olası bir kriz anında bu merkezlerin aktif hâle gelip, ABD ya da NATO’nun doğrudan yönlendirme ağlarını desteklemesi mümkündür.

 

Türkiye açısından bu durum, hem NATO’daki güvenlik iş birliğinin devamı hem de bağımsızlık tartışmalarının kaynağı olmaya devam etmektedir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar